Kocanın Cesedi, İntikamı

Kocanın Cesedi, İntikamı

Gavin

5.0
Yorum(lar)
597
Görüntüle
15
Bölümler

Dünya, gözlerimi kör eden bir ışık patlamasıyla geri geldi. Hastanenin o iç bulandıran, keskin kimyasal kokusu tüm duyularıma saldırdı. Sonra onu duydum, o canavar kaynanamı. "Zavallı Can'ım" diye ciyak ciyak ağlıyordu, o korkunç gerçekten tamamen habersizdi. Hastane çarşafının üzerinde duran elimde, Can'ın alyansı parlıyordu. İliklerime işleyen buz gibi bir dehşetle sarsıldım: Kocamın bedenindeydim. Berrin'in fısıltıyla kurduğu komplo cümleleri zihnimdeki sisi yardığında, "Şu araba kazası... planlandığı gibi gitmedi. Elif hâlâ hayatta..." dediğinde kanım dondu. Araba kazası bir kaza değildi. Sigorta parasını alabilmek için beni öldürmeye çalışmışlardı. Kendi kocam, sevdiğim adam, ailesiyle, metresi Selin'le ve hatta öz annesiyle birlikte beni öldürmek için plan yapmıştı. Babamın şirketini kurması için verdiği onca parayı nasıl kullandığımı, ailesinin bana nasıl bir hizmetçi gibi davrandığını ve Can'ın tüm bunlara nasıl göz yumduğunu hatırlayınca, içimde midemi burkan bir ihanet duygusu kabardı. Bu sadece parayla ilgili değildi; bu beni yok etmekle ilgiliydi. Ama içimde alev alev yanan bir öfke tutuşurken, Can'ın hastane yatağının derinliklerinde bir yemin ettim. Benim hayatımı mahvetmek mi istiyorlardı? Pekâlâ. Önce ben onlarınkini mahvedecektim. Bana ait olanı geri alacaktım, onun bedenini kullanarak inşa ettiği her şeyi tek tek yıkacaktım. Adalet yetmezdi. İntikam istiyordum.

Bölüm 1

Dünya, gözlerimi kör eden bir ışık patlamasıyla geri geldi. Hastanenin o iç bulandıran, keskin kimyasal kokusu tüm duyularıma saldırdı.

Sonra onu duydum, o canavar kaynanamı. "Zavallı Can'ım" diye ciyak ciyak ağlıyordu, o korkunç gerçekten tamamen habersizdi.

Hastane çarşafının üzerinde duran elimde, Can'ın alyansı parlıyordu.

İliklerime işleyen buz gibi bir dehşetle sarsıldım: Kocamın bedenindeydim.

Berrin'in fısıltıyla kurduğu komplo cümleleri zihnimdeki sisi yardığında, "Şu araba kazası... planlandığı gibi gitmedi. Elif hâlâ hayatta..." dediğinde kanım dondu.

Araba kazası bir kaza değildi. Sigorta parasını alabilmek için beni öldürmeye çalışmışlardı.

Kendi kocam, sevdiğim adam, ailesiyle, metresi Selin'le ve hatta öz annesiyle birlikte beni öldürmek için plan yapmıştı.

Babamın şirketini kurması için verdiği onca parayı nasıl kullandığımı, ailesinin bana nasıl bir hizmetçi gibi davrandığını ve Can'ın tüm bunlara nasıl göz yumduğunu hatırlayınca, içimde midemi burkan bir ihanet duygusu kabardı.

Bu sadece parayla ilgili değildi; bu beni yok etmekle ilgiliydi.

Ama içimde alev alev yanan bir öfke tutuşurken, Can'ın hastane yatağının derinliklerinde bir yemin ettim.

Benim hayatımı mahvetmek mi istiyorlardı? Pekâlâ. Önce ben onlarınkini mahvedecektim.

Bana ait olanı geri alacaktım, onun bedenini kullanarak inşa ettiği her şeyi tek tek yıkacaktım.

Adalet yetmezdi. İntikam istiyordum.

Bölüm 1

Dünya parçalar halinde geri geldi.

Önce, gözlerim zaten kapalı olmasına rağmen sımsıkı yummama neden olan, delici beyaz bir ışık. Sonra, midemi her zaman bulandıran o hastanenin steril, kimyasal kokusu. Solumdaki bir yerden alçak, düzenli bir bip sesi yankılanıyordu.

Hareket etmeye, bir elimi kaldırmaya çalıştım ama uzuvlarım ağır, sanki bana ait değilmiş gibiydi. Bir baş dönmesi dalgası beni sardı.

Sonra bir ses duydum, keskin ve ağlamaklı, kafamdaki sisi delip geçen bir ses.

"Ah benim zavallı Can'ım! Aslan oğlum! O kadın sana ne yaptı böyle? Baksana haline, her yerin yara bere içinde. Bu yatakta sen değil, o olmalıydı!"

Ses şaşmaz bir şekilde Berrin Taşkan'a, kaynanama aitti. Ama söyledikleri anlamsızdı. Can'a sesleniyordu. Ben yaralıyken neden Can için ağlıyordu ki?

Gözlerimi tekrar zorla açtım. Dünya bulanık bir şekilde netleşti. Beyaz hastane çarşafının üzerinde duran bir el gördüm. Bir erkek eli. Büyük, belirgin eklemli ve kısa, temiz tırnaklı. Yüzük parmağında basit, ağır bir altın halka vardı.

Can'ın alyansı.

Kalbim göğüs kafesime deli gibi çarpıyordu. Bu benim elimdi. Kendi elime bakıyordum ama bu benim elim değildi. Parmaklarımı hareket ettirmeyi diledim ve yataktaki parmaklar seğirdi. Daha önce bildiğim hiçbir korkudan daha soğuk, buz gibi bir dehşet iliklerime işledi.

Can'ın bedenindeydim.

Berrin'in sesi, benim sessiz dehşetimden habersiz devam ediyordu. Başka biriyle konuşuyordu, sesi fısıltıya benzer bir tona bürünmüştü.

"Murat, Can'a yardım etmelisin. Şu araba kazası... planlandığı gibi gitmedi. Elif hâlâ hayatta, yoğun bakımda sıkışıp kalmış. Doktorlar uyanamayabilir diyorlar ama ya uyanırsa? Bütün planlarımız mahvolur."

Nefesimin kesildiğini hissettim. Murat. Can'ın iş ortağı. Bir plan. Araba kazası bir kaza değildi. Beni öldürmeye çalışmışlardı.

Konuşmaya çalıştım ama çıkan ses alçak, boğuk ve derindi. Bu Can'ın sesiydi.

"Berrin?" diye mırıldandım, ses yabancı ve korkutucuydu.

Berrin yatağın başına koştu, yüzü sert, açgözlü gözlerine bir türlü ulaşmayan bir endişe maskesiyle kaplıydı. "Can, uyandın! Tanrı'ya şükür! Nasıl hissediyorsun? Bir yerin acıyor mu?"

Sorularını görmezden geldim. Bilmek zorundaydım. "Peki ya... Elif?" diye sordum, yeni sesim boğuk çıkıyordu. "O nasıl?"

Berrin'in yüzü öfkeyle buruştu. "Neden onu soruyorsun? Bütün bu belayı başımıza açan o. Yoğun bakımda komada. Doktorlar onu yaşam destek ünitesinde tutmanın bir servete mal olacağını söylüyor. Bizde olmayan bir servete." Yaklaştı, sesi yine alçaldı. "Sen merak etme oğlum. Selin iyi. Senin için çok endişelendi. Hamile olduğunu biliyorsun. Elif'ten kurtulmamız lazım ki Selin'le evlenip bana adam gibi bir torun verebilesin."

Selin. Asistanı. Hamile.

Kelimeler birer birer, her biri ayrı bir darbe gibi indi. İhanet. Bir aldatma. Para için beni öldürme planı. Ailesi, öz annesi de bu işin içindeydi. Metresiyle evlenebilsin diye benim ölmemi istiyorlardı.

Dünya başıma yıkıldı ve bir an için kusacağımı sandım. Zihnim yıllar öncesine gitti. Can'la üniversitede tanıştığımı hatırladım. Çekici, hırslı, hayallerle doluydu. Ben ise zengin bir aileden gelen sessiz, güvenen bir kızdım ve ona tamamen kapılmıştım. Ailem tereddüt etmişti, onda benim hırs sandığım acımasız bir tutku görmüşlerdi. Ama ben inatçıydım. Israr ettim.

Evlendikten sonra, babamın verdiği yüklü parayı onun yeni şirketi CT Holding'i kurmak için kullandım. Ona inanmıştım. Birlikte bir gelecek inşa ettiğimizi sanmıştım.

Sonra ailesi taşındı. Sürekli şikayetleri ve keskin diliyle Berrin. Tembel, her şeyi hak gören kız kardeşi Tuğçe ve onun şımarık, saldırgan oğlu Kaan. Ailemin düğün hediyesi olan güzel evimiz, onların oyun alanı olmuştu. Bana bir hizmetçi gibi davrandılar, yaptığım her şeyi eleştirdiler ve hayatımı cehenneme çevirdiler. Can hep sabırlı olmamı, onun hatırı için katlanmamı söylerdi. Şimdi nedenini anlıyordum. Beni hiçbir zaman karısı olarak görmemişti. Ben sadece bir basamaktım, boşaltılıp sonra bir kenara atılacak bir banka hesabıydım.

Keder, göğsümde ezici bir ağırlık gibi fiziksel bir şeye dönüştü. O kadar ağırdı ki zar zor nefes alabiliyordum. Ama sonra, acının altından başka bir şey kabarmaya başladı. Sıcak ve keskindi.

Öfke.

Gözyaşlarını ve şoku yakıp kül eden soğuk, berrak bir öfke. Beni öldürmeye çalışmışlardı. Benim paramla yeni bir hayat planlarken beni ölüme terk etmişlerdi. Kızıma zarar veriyorlardı.

Kocamın hastane yatağında, onun bedeninin içinde yatarken bir yemin ettim. Benim hayatımı mahvetmek mi istiyorlardı? Pekâlâ. Önce ben onlarınkini mahvedecektim. Bu bedeni, onun bedenini kullanarak inşa ettiği her şeyi yıkacaktım. Bana ait olanı geri alacak ve onu ve her birini yaptıklarının bedelini ödetecektim.

Adalet yetmezdi. İntikam istiyordum.

Okumaya Devam Et

Gavin tarafından yazılan diğer kitaplar

Daha Fazla
Onun Piyonundan Kraliçesine

Onun Piyonundan Kraliçesine

Romantik

5.0

Ben Asya Koray, siyasi bir hanedanın asi gazetecisiydim. Tek kaçışım, buzdan ve mantıktan yoğrulmuş güçlü bir CEO olan Demir Arslan ile yaşadığım gizli ve tutkulu bir ilişkiydi. O bana "benim güzel felaketim" derdi; onun lüks rezidansının duvarları arasına hapsedilmiş bir fırtına. Ama ilişkimiz bir yalan üzerine kuruluydu. Onun beni sadece başka bir kadına, babamın özel kalem müdürünün kırılgan kızı Ceylin'e olan ödenemez borcuna karşılık bir iyilik olarak "evcilleştirdiğini" keşfettim. Herkesin önünde beni değil, onu seçti. Gözyaşlarını bana hiç göstermediği bir şefkatle sildi. Onu korudu, onu savundu ve ben bir avcı tarafından köşeye sıkıştırıldığımda, onun yanına koşmak için beni terk etti. En büyük ihanet ise, "dersimi almam gerektiğini" tıslayarak beni hapse attırıp dövdürmesiyle geldi. Son darbe bir araba kazası sırasında geldi. Bir an bile tereddüt etmeden kendini Ceylin'in önüne attı, vücuduyla ona siper oldu ve beni çarpışmayla tek başıma yüzleşmek için bıraktı. Ben onun aşkı değildim; feda etmeye hazır olduğu bir yüktüm. Bir hastane yatağında kırık dökük yatarken sonunda anladım. Ben onun güzel felaketi değildim; onun aptalıydım. Ben de yapabileceğim tek şeyi yaptım. Onun mükemmel dünyasını yakıp kül ettim, bana huzur vaat eden iyi kalpli bir milyarderin evlilik teklifini kabul ettim ve aşkımızın küllerini arkamda bırakarak yeni bir hayata başlamak için çekip gittim.

Kırılmamış Mirasçı

Kırılmamış Mirasçı

Çağdaş

5.0

İstanbul'un köklü siyasetçi ailelerinden birinin kızı olan Asya Tekin, her şeye sahip olduğunu sanıyordu: Ankara'nın yükselen yıldızı Ateş Karam ile göz kamaştırıcı bir düğün ve iki güçlü ailenin kusursuz birleşimi. Ancak Çankaya'daki o devasa evdeki sessizlik ve Ateş'in, evlatlık kız kardeşi Ceyla'ya olan sarsılmaz bağlılığı, bambaşka bir gerçeğe işaret ediyordu. Bir gece, o gerçek patladı. Asya, Ateş'in evliliklerinin "amaca giden bir araçtan" ibaret olduğunu ve kendisinin "hiçbir anlam ifade etmediğini" itiraf ettiğini duydu. Ateş'in tüm sadakati yalnızca Ceyla'ya aitti. Kalbi tuzla buz oldu, hayatının o güzel görünen cephesi etrafında un ufak oldu. Ateş, Asya'nın acısını açıkça görmezden geldi ve Ceyla'nın kötü niyetli eylemlerini korumayı seçti. Hatta Ceyla'nın, Asya'nın en yakın arkadaşı Meyra'yı öldürdüğünü soğukkanlılıkla itiraf etmesini bile örtbas etti. Ailesinin akıl almaz gücünü kullanan Ateş, Ceyla'nın serbest kalmasını sağladı, gerçeği çarpıtarak Asya'yı suçlu gösterdi ve sadık asistanını tehdit etti. En büyük ihanet ise felaketle sonuçlanan bir yat partisinde yaşandı. Ateş, içgüdüsel olarak önce Ceyla'yı kurtardı ve çaresiz Asya'yı Göcek'in azgın sularında boğulmaya terk etti. Sevdiği adam, hayat arkadaşı olması gereken adam, onu nasıl bu kadar acımasızca ölüme terk edebilirdi? Neden manipülatif bir sosyopat olduğu bu kadar açık olan bir kız kardeşe körü körüne bağlıydı? Sınırın en ucuna itilmiş, bu derin adaletsizlik ve bir hiç uğruna harcanabilir olduğu gerçeğiyle tamamen yıkılmış olan Asya, olduğu yere yığıldı. Ancak iyileşirken, içinde soğuk ve sarsılmaz bir kararlılık filizlendi. Ateş'in Ceyla'ya olan bu sapkın sadakatinin ardındaki tüm gerçeği ortaya çıkaracak ve Meyra'dan esirgenen adalet için savaşacaktı. Gözden çıkarılan eş Asya, şimdi onlar için geliyordu. Güçlü bir aileyi, her seferinde bir sırrı açığa çıkararak yerle bir etmeye hazırdı.

Zulmü, Dirilişi

Zulmü, Dirilişi

Romantik

5.0

Kocam Kenan, benim kahramanımdı. Üç yıl önce, onun saplantılı aşığı Ceyda, çizim yaptığım elimi sakat bırakarak mimarlık kariyerime son vermişti. Kenan bana adalet sözü vermiş, işlediği suçun cezasını çekmesi için onu ücra bir dağ evine hapsetmişti. Beşinci evlilik yıldönümümüzde, kayıtlarımı güncellemek için nüfus müdürlüğüne gittim. Memur bana acıyarak baktı. "Hanımefendi, kayıtlarımıza göre üç yıl önce boşanmışsınız. Eski eşiniz Kenan Soykan, aynı gün yeniden evlenmiş." Hemen ardından okuduğu isim dünyamı başıma yıktı: Ceyda Yılmaz. Ceza bir yalandı. Onların hapishanesi, bir aşk yuvasıydı. Üç yıl boyunca çifte bir hayat yaşamış, bizim yıldönümümüzü diğer karısıyla kutlamıştı. Onu "iyileşme sürecim" için olduğunu iddia ederek hizmetçi olarak evimize getirmişti. Hatta onu kurgulanmış bir düşüşten kurtarmak için beni herkesin içinde yere itmişti. Son ihanet, Ceyda'nın bana iftira atmasıyla geldi. Kenan'ı, ona saldırmaları için adam tuttuğuma ikna etmişti. Beni karanlık bir odaya sürükledi, bir maskenin ardında beni tanımadı bile. Gerçek karısına zarar veren bir yabancı olduğuma inanıyordu. "Kim karımın kılına dokunursa," diye dişlerinin arasından tısladı, "bin katı acıyı tadar." Beni tam doksan dokuz kez kendi elleriyle kırbaçladı. Beni korumaya yemin eden adam, aslında gerçekte sevdiği kadını savunduğuna inanarak benim celladım olmuştu. İşi bitirmeleri için adamlarına emir vererek beni ölüme terk etti. Ama kaçtım. Kanlar içinde ve paramparça bir halde, yeni bir kimlikle ülkeden kaçtım. Kalbimde tek bir şey vardı: Paris mimarlık yarışmasına katılmak ve onun yok etmeye çalıştığı hayatı geri almak. Kanatlarımı kırdığını sanmıştı ama bana sadece küllerimden nasıl uçulacağını öğretmişti.

Taptığım O, Kırbaçlandığım O

Taptığım O, Kırbaçlandığım O

Romantik

5.0

Ben sadece yirmi yaşında, Boğaziçi Üniversitesi'nde sanat tarihi okuyan bir öğrenciydim. Babamın inşaat şirketinde staj yapıyordum. Ama benim dünyam, gizlice, babamın yakışıklı ve zeki iş ortağı Mert Karahan'ın etrafında dönüyordu. Ona olan aşkım saf, her şeyi tüketen ve tamamen naifti. O her zaman çok nazik, gerçek bir beyefendi olmuştu. Bir yardım galasında, Mert'in ortağı İpek Vural'ın ona ustaca içki servis ettiğini izledim. Onu odasına çıkarmasına yardım etmeye çalıştığımda, İpek bizi "buldu". Mükemmel zamanlanmış çığlığı ve telefonunun gizli flaşı kaderimi mühürledi. Ertesi sabah manşetler haykırıyordu: "Boğaziçili Stajyer Lara Aydın, Mert Karahan ile Uygunsuz Bir Durumda Yakalandı." Yanlarında bulanık, suçlayıcı fotoğraflar vardı. Ardından Mert'in buz gibi telefon konuşması geldi: "İpek, benden faydalanırken seni bulmuş! Senin çocukça numaran yüzünden itibarım yerle bir oldu!" Ona inanmıştı. Tamamen. Babamın ofisindeki fısıltılar ve düşmanca bakışlar dayanılmaz hale geldi. Hayran olduğum o nazik adam şimdi bana mutlak bir tiksintiyle bakıyordu. Hayallerim paramparça olmuştu. Nasıl bu kadar kör olabilirdi? Bu kadar zalim? Bu benim tanıdığım Mert değildi. Bu acımasızca haksızlıktı. O hafta, ona tapan o saf kız öldü. Onun yerine daha soğuk bir farkındalık doğdu: dünya nazik değildi, insanlar göründükleri gibi değildi. O benim oyun oynadığımı sanıyordu ama ben bitmiştim. Bu benim dönüm noktamdı.

Ayrıca beğenebilirsiniz

Bölümler
Şimdi Oku
Kitabı İndir